Sisler İçinde Söğüt

Fatma Dişli kimdir? 1972 yılında Sakarya ili, Geyve ilçesi, Alifuatpaşa kasabasında doğmuştur. Cumhuriyet ilkokulu ve ardından Alifuatpaşa ortaokuluna gitmiştir. İstanbul’da Çamlıca kız lisesi, sonrasında İstanbul üniversitesi, İngilizce İşletme fakültesini bitirmiştir. 2013 yılında İngilizce işletme yüksek lisansı yapmıştır. Halen İstanbul’da, Hazar Eğitim kültür ve Dayanışma Derneğinde gönüllü olarak,sosyal sorumluluk faaliyetlerinde çalışmaktadır. İki kız çocuğu annesidir. e-mail:[email protected]

    SİSLER İÇİNDE SÖĞÜT

    Türk Tarih Kurumunun davetlisi olarak gittiğimiz Bilecik’te, iki gün süren etkinliklerden sonra, son günümüzü geziye ayırdık. Güzel bir Cuma sabahı yola düştük. Bozüyük’ten Önce Bilecik’e sonra Söğüt’e doğru yol almaya başladık. Söğüt’e çıkan yol, dağ yolu. İki tarafı uçurum ama aşağıyı görmek ne mümkün! Öyle bir sis var ki değil aşağıyı, otobüsümüz önünü bile zor görüyor.

    Sanki 700 yıl önceyi hatırlayalım diye! Ertuğrul Gazi, 400 çadırlı obasıyla, bizim taşıtla aldığımız yolu at sırtında alıyor. Obasında yaşlı kadınlar, genç bacılar, bebekli taze anneler, Kayı boyunun delikanlıları, her bir sözü kıymetli yaşlıları, bir de kendi hane halkı, hanımı Halime Hatun ve oğlu Osman… Otobüsün penceresinden bakınca, yedi asır öncesini böyle gördüm sisler arasında…

    Yarım saat sonra Söğüt’e ulaştık. Sis hala hâkim… Ertuğrul Gazinin türbesi işte orada… Türk boyunun atası… Osmanlı imparatorluğunun kurucusu Osman Gazinin babası… Hristiyan tebaanın bile saygı duyup sevdiği komutan… Kapısında da Kayı boyunu temsil eden kıyafetleriyle anlı şanlı Türk ordusunun astsubayları, omuzda ise Osmanlı baltası…

    Kurtuluş Savaşında Yunanlılar türbeyi talan edince,askerlerimizi kapıya koyup, ele güne karşı “Atamızı yalnız bırakmayız” demek farz olmuş. Aslan gibi askerlerimiz o yüzden kapıda nöbette. Türbenin içerisinde Kayı boyu bayrağı ve Türk bayrağı yan yana. Öyle bir şey var ki türbenin içerisinde oturur ağlar mısınız ne yaparsınız bilemem siz karar verin!

    Osmanlının hâkimiyet sürdüğü tüm eyaletlerden getirilmiş topraklar küçük sandıklarla kabrin etrafını çevrelemiş. Yemen, Cezayir, Bosna, Makedonya, Mısır, Ukrayna, Fas, Libya, Tunus… Hadi gerisini siz sayın, yüreğiniz acıya acıya, ezile ezile… Ah, ah, diye diye, benim gibi… Nereden nereye! Niye, niye?

    İkinci durağımız, yine Söğüt’te 2. Abdülhamit Han’ın yaptırdığı Hamidiye camii. Yanında da şimdi kütüphane olarak kullanılan, üstünde Osmanlı arması olan muhteşem tarihi yapı duruyor. Orası da sisler içerisinde, rüya gibi… Sanki Osman gazinin torunu Abdülhamit de o rüyanın bir parçası. 700 yıl önce görülen o rüya… Şeyh Edebali’ye yorumlatılan, Osman Gazinin gördüğü, Osmanlı devletinin geleceğinin görüldüğü o mübarek rüya…

    O Edebali ki; Osman Gaziye: “Ey Oğul Bey’sin! Bundan sonra öfke bize, uysallık sana, güceniklik bize, gönül almak sana, bölmek bize, bütünlemek sana…” diyen Osmanlı devletinin manevi kurucusu, aynı zamanda Osman Gazinin kayınpederi.

    Buralara kadar gelip de onu ziyaret etmemek olur mu? Maneviyat büyüğünün makamı Bilecik’te… Dönüş yoluna geçtik. Derin bir vadi düşünün, iki tarafı dağın yamacı… Yamacın birinin tepesinde de şeyhin türbesi. Mart’ta karın yağacağından, don vuracağından habersiz, erik ağacı çiçek açmış türbe yanında.Diğer yanda da 1392 yılında yapılmış, Orhan Gazi cami.

    Türbenin ve caminin olduğu meydan tarih kokan bir meydan… Meydanın ortasında Ahi pilavı dağıtılıyor, Cuma namazı öncesi… Yoldan geçeni doyurmak Ahi geleneği… Olmazsa olmaz!Az ötede de Yörük çadırı, yemek sonrası, buz gibi havada içimizi ısıtan çaylarımızı içtiğimiz… Meydanın bir tarafında da tarih yaşatılsın diye hayata geçirilmiş “ Osmanlı Sultanları Geçidi” Her bir Sultanın, devletli olarak hikâyesi, hükümdarlığı, kazandırdığı topraklar…

    Tarih bir geçit olmuş, halka olmuş, önünden geçenler ise biz faniler… Halkanın ortasında ise kırmızı beyaz güller, Osmanlıyı hatırlatan… Hadi canlandırın gözünüzde, yüreğinizde… Bir taraftan da Cuma ezanının başladığını hayal edin… Bir de birer, ikişer camiye, kutsal davete, Yaratana yönelmiş Bilecik’lileri, Hazar’lı bacıları… Rabbinin davetine icabet eden,Bacıyan-ı Rum ahlakını, felsefesini, ruhunu şiar edinmiş Hazar kadınlarını… Dahası, Osmanlı torunu tüm kadınları…

    FATMA DİŞLİ

     

     

     

    Yayınlama: 04.03.2018
    Düzenleme: 08.03.2018 18:17
    1.580
    A+
    A-
    Bir Yorum Yazın

    Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

    Henüz yorum yapılmamış.