SENSİZ AKŞAMLAR
SENSİZ AKŞAMLAR
Ve, her akşam yorgun bulutlar çalar gönül kapımı.
Güneşin son kızıllıkları sızar yaralarından,
Bazen iki damla yaş bırakıverirler yanan bağrıma,
Göz yaşlarım tufana döner,
Ve taşar sensizliğin okyanusları.
Bir turna seslenir akşam kızıllığında.
Avazında dağlar delen Ferhat’ın figanı,
Niyazında Şirin’e sitemleri çağıldar.
Son bir defa parıldar kızıl sorgucu,
Kaybolur gider gecenin, kaderin karasında.
Konar son bülbül son goncanın dalına
Son gecede son niyazlarını dillendirir,
Haram bilmiştir hicranla söken şafağı.
Saplar vefasızın dikenini minnacık yüreğine
Ve düşer maşukunun ayaklarına.
Katar son damla kanını sevdiğinin rengine.
Ve ben düşerim yine yollara .
Elimde hasretliğin asası,
Yüreğimde bir kör umut sevdası.
Garip gönül yâr saçının ağında,
Son yaprak da dökülmüş sevdaların bağında.
Viraneye döner umudun sırça köşkleri,
Terennüm etmez keman, sevda tüten meşkleri,
Mihrican vurur umut ektiğim bağı,
Tükenir yavaşça ömür kandilinin yağı,
Hasretleri kucaklar sana açılan kollar,
Ve yine sende biter, sende başlayan yollar…