Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa

1973 yılında Geyve ilçesinde doğan Murat Duman, Kazımpaşa İlkokulu ve Temel Eğitim Ortaokulu’nun ardından Sakarya Fatih Teknik Lisesi’nden mezun oldu.Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde tamamladı. Orta Asya ve Balkan ülkeleri ile Kudüs’te çeşitli araştırmalarda bulundu.Halen İstanbul’da bir eğitim müessesesinde tarih derslerine giren yazar, bir yandan da tarih ve kültür kitapları telif ediyor, ayrıca Sızıntı ve Yansıma dergilerinde yazıları yayınlanıyor.Şimdiye kadar yayımlanmış kitapları şunlardır: - Cumhuriyetimizin Önsözü Çanakkale - Çanakkale Gelibolu Yarımadası Gezi Rehberi - Üniversite Yolunda Başarı Öyküleri - İki Çağın Hükümdarı Fatih Sultan Mehmed - Osmanlı Kuruluş Devrinin Mimarları - Aşk Hasret ve İbadet Diyarı Hicaz - Bir Fikir ve Aksiyon İnsanı Bediüzzaman Said Nursi - Bosna Gezi Rehberi - Hakanın Hatırası - Bilinmeyenleriyle Sultan 2.Abdulhamit

     Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa

     

    Murat dumanEyüp Sultan’ın mânevî havasını teneffüs edebileceğimiz mekânlardan biri de, Camii Kebir Caddesi üzerinde havuzlu meydanın karşısında yer alan Sokullu Mehmed Paşa türbesidir. Osmanlı tarihinin en önemli devlet adamlarından biri olan Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa’nın kendi türbesini, İstanbul’da yaptırmış olduğu iki camiden birinin yanına değil de, Eyüp’teki medresesinin yanına inşa ettirmesi doğrusu manidar. Açıkçası bizim tarihimizde Sokullu ve Sultan Mehmed Reşad gibi banisi olduğu okullarının bahçesinde yatan himmet sahibi şahsiyetler az değildir. Sultan İkinci Selim’in damadı olan Sokullu’nun türbesi Siyavuş Paşa Türbesi’nin karşısındadır. Osmanlı klâsik türbe mimarisinin en seçkin örneklerinden biri olan türbe ve karşısındaki medrese Mimar Sinan eseri olup, H.976 (M.1568) tarihlidir. Kesme taş türbenin içinde Sokullu’nun yakınlarına ait 17 sanduka vardır.

     

    Eyüp’te Sokullu Türbesi’nin de içinde bulunduğu eserler küçük ölçekli bir külliye görünümündedir. Külliye, Mimar Sinan tarafından ustalıkla bir araya getirilmiş; türbe, medrese, Kur’an okulu (Dârülkurra) ve çeşmeden oluşur. Külliyedeki binalar ve bahçe son derece zevkli uyumlu inşa edilmiştir. Sinan bu eserinde farklı hacimler arasında kurduğu yaratıcı bağ ve barok üslûbunun habercisi olan bir bütünlük oluşturmuştur. Beyaz mermer kaplı türbe, yine mermer kaplı bir revakla, sıra sıra tuğla ve taşların kırmızı beyaz yatay çizgilerinden oluşmuş cephesiyle canlı bir görünüm kazanan dershaneye bağlanır.

     

    Türbe kubbesinin kalem işleri ve lâcivert üzerine beyaz süslü yazılı çini Ayet-el Kürsi frizi dikkate değer bezemeleridir. Kur’an okulu bugün çocuk kütüphanesi, medrese ise sağlıkmerkezi olarak kullanılmaktadır. Sokullu Mehmed Paşa’nın hanımı İsmihan Sultan tarafından H.976’da (M.1568) buradaki medresede bir kütüphane tesis edilmiştir. 1926’da medreselerin kapatılmasından sonra kitaplar önce Eyüp’teki Hüsrev Paşa Kütüphanesi’ne, oradan da 1957’de Süleymaniye Kütüphanesi’ne nakledilmiştir.

     

    Peki, Osmanlı tarihinin en kudretli sadrazamlarından biri olan ve uzunca bir döneme damgasını vuran Sokullu Mehmed Paşa kimdir?

     

    Bosna’nın Sokoloviç kasabasında Sırp asıllı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Sokullu, Yavuz Sultan Selim’in saltanatının son yıllarında Balkanlar’dan devşirilen bir grup çocukla birlikte Edirne’ye getirilmiştir. O da diğer devşirmeler gibi Yeniçeri Ocağı’na imtihanla alınmıştır. Şöyle ki: Ocağa asker seçen Osmanlı askerleri tarafından bir yemek masasına karşılıklı oturtulan devşirme adayı çocukların her ikisinin ortana birer çorba tabağı konulur ve ellerine uzun kaşıklar verilir. Çoğu çorbayı içeyim derken üstüne başına döker. Sokullu ise, arkadaşıyla anlaşır ve karşılıklı olarak uzun kaşıklarla birbirlerine çorbayı dökmeden yedirirler. Zaten seçici heyet böyle zeki ve farklı çözümler üretebilen çocuklar aramaktadır. Zekâsıyla dikkatleri üzerine çeken Sokullu, kısa sürede herkesin takdirini kazanmış ve kendisiyle özel olarak ilgilenilmeye başlanmıştır.

     

    Osmanlı ülkesinde zeki ve liyakatli çocukların devlet hizmetine alınmasına önem verilir; çeşitli aşamalardan sonra Enderun’a alınıp ilmî, idarî ve askerî alanlarda ciddi bir eğitim alan bu gençler için yönetim kademelerinde sadrazamlık dâhil olmak üzere üst düzey vazifelere giden yollar açılırdı. Sadece Osmanlı tebaasındaki gayrimüslimler değil yabancı ülkelerde yaşayanlardan da bu haklardan yararlanmak istiyordu. Niye olmasın ki; çünkü böyle bir durumda hem çocuk hem de ailesinin geleceği kurtuluyordu. Ailesi çocuğunun makamı yükseldikçe itibar kazanıyordu.

     

    Sokullu’nun Osmanlı Devleti’nin hizmetine girdiği yıllar, devletin en ihtişamlı ve kudretli devirleriydi. Ülkenin başında Kanunî Sultan Süleyman gibi muhteşem bir deha, âlimlerin başında Ebussuud Efendi gibi ehl-i kalp, mimarların başında sanatını taşa kazıyan Mimar Sinan, donanmanın başında ise Barbaros Hayrettin Paşa vardıMutlu ve huzurlu insanların yaşadığı Osmanlı Devleti aynı zamanda köklü ve güçlü bir medeniyeti temsil ediyordu.

     

     Sokullu, Enderun’daki eğitiminin ardından uygulamalı eğitim için orduya atandı. Ordunun değişik kademelerinde vazife aldıktan bir süre sonra donanmaya alındı. Kanunî devri denizciliğimiz açısından mükemmel bir dönemdi. Barbaros Hayrettin Paşa, Preveze Deniz Zaferi ile Akdeniz’i bir Türk Gölü hâline getirmiş, bir süre sonra Kızıldeniz üzerinden Hind Deniz Seferleri’ne çıkılmıştı. İlerleyen yıllarda işte bu deniz gücünün başına Sokullu Mehmed Paşa getirildi. Dikkat ediniz Osmanlı ülkesinde Balkanlardan devşirilen bir acemioğlan,Kaptanıderyalık makamına atanmaktaydı. Sokullu, başarıyla yürüttüğü bu vazifeden sonra Rumeli Beylerbeyiliği’ne getirildi. Osmanlı Devleti’nde Avrupa topraklarının idaresinde Padişahtan sonra en etkin isim oldu.

     

    Nihayet Kanunî Sultan Süleyman, saltanatının sonlarına doğru başarılarıyla takdir toplayan Sokullu Mehmed Paşa’yı devletin iki numaralı makamına yani sadrazamlığa atadı.Kanunî, Sokullu’yu o kadar çok seviyordu ki, torunu İsmihan Sultan ile kendisini evlendirdi ve bu zeki devlet adamını hanedana akraba yaptı. Sokullu da büyük bir sorumluluk altına girmenin şuuru içinde uzun yıllar sadrazamlık makamının hakkını verdi. Kanunî Sultan Süleyman’ın son devrinden sonra da güçlü bir idareci olarak Sultan İkinci Selim’in bütün saltanatı müddetince ve Sultan Üçüncü Murad’ın ilk devirlerinde 14 yıl kesintisiz olarak üç padişaha sadrazamlık yaptı.

     

    Siyasî zekâsını gösterdiği zamanlardan biri de Kanunî’nin vefatı oldu. 17. seferinde Zigetvar Kalesi’nin kuşatılması sırasında vefat eden padişahın ölüm haberini kalenin alınmasına ve ardından İkinci Selim’in Belgrat’a gelişine kadar bir ay ordudan sakladıOrdunun demoralize olmasının, sefer aleyhinde bir hava oluşmasının ve Avusturyalıların bundan yararlanmasının önüne geçti. Halk, Sokullu’nun büyüklüğünü kabul etmesine rağmen son yıllarında siyasi rakiplerine ve çevresindeki ihtiraslı insanlara söz geçiremez olmuştu. Bazıları onun varlığını kendi yükselişleri adına bir engel gibi görmeye başlamışlardı.

     

    1579’da vefat eden Sokullu, beş vakit namazı aksatmayan dini bütün bir insandı. At Meydanı’ndaki konağından Ayasofya Cami’ne giderek cemaate iştirak ederdi. Nâfile ibadetlere dikkat eder; geceleri teheccüd namazına kalkar ve sonrasında yatmayarak Kur’an-ı Kerim okurdu. Geceleri yardımcısının okuduğu tarihî mevzuları dinlemekten ve üzerinde tefekkür etmekten haz alırdı. Zaten yardımcısının Birinci Murad’ın hayatını okuduğu böyle bir gecenin sabahında şehit olmuştu. Üstelik dua ettiği gibi tıpkı BirinciMurad’ınkine benzer bir şekilde. Sultan Murad Hüdavendigâr, Sırp askeri tarafından hançerlenerek şehit edilirken, Osmanlı tarihine damgasını vurmuş şahsiyetlerden olan Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa da konağında yaptığı Divan toplantısına verilen arada içeriye girmesine her zaman izin müsaade ettiği, yakın ilgi gösterip sadaka verdiği bir meczubun suikastına kurban gitti.

     

    Bir vefa insanı olan Sokullu, ülkenin farklı yerlerinde hayır eserleri inşa ettirdi. Eyüp’te gördüğümüz küçük ölçekli külliyenin yanında sadece İstanbul’da iki tane cami birçok çarşıve aşhane yaptırdı. Bunlardan Eminönü Kadırga semtindeki Sokullu Mehmed Paşa Camii’nin ilginç bir özelliği camide Hacerülesved taşından küçük bir parçanın bulunmasıdır. Bu küçük parça muhtemelen çok eskiden yaşanan bazı baskın olaylarında kopmuş olabilir. Sokullu, Rumeli seferleri ve Edirne yolunda önemli bir nokta olan Lüleburgaz’da da büyük bir külliye inşa ettirdi. Bu güzel yapıyı Rumeli Beylerbeyliği sırasında Mimar Sinan yaptı. O dönemin erkekleri kadar hanımları da hayır eserleri yaptırmak ve servetlerini bu yolda kullanmak hususunda gayretliydi. Bunlardan biri de Sokullu’nun hanımı ve İkinci Selim’in kızı olan İsmihan Sultan idi.

     Murat Duman

    [email protected]

    Yayınlama: 24.09.2013
    813
    A+
    A-
    Bir Yorum Yazın

    Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

    Henüz yorum yapılmamış.