Normal mi? Anormal mi? 

Berzah Güneş Kimdir? Yakın Doğu Üniversitesinde öğretim görevliliği yapmaktayım. Uzman Klinik psikoloğum. Aslen Sakarya'lıyım.

    Normal mi? Anormal mi? 

    ‘Sence bende bir anormallik var mı? Ben psikolojik olarak hasta mıyım? Bir bak bakalım ne görüyorsun? …’ Meslektaşlarım bu soruları görür görmez tanımışlardır. Genel olarak bizler hemen her sosyal sohbetimizde bu sorularla karşılaşarak analiz ya da bir sihirli değnek misali her şeyi çözümlememiz ya da tanımlamamız bekleniyor. Ancak konu sadece psikolog olmanın dışında bizlerim normal olmak ve anormal olmak kriterlerini bilmiyor olmamızdan geçiyor. Normal bir akla karşılık olarak ‘anormal’ bir akıl kıyaslaması yapamayız. Durup bir düşünürseniz, belirli bir yer ve zamanda ‘normal’ olarak kabul edilen bir durumun başka bir yerde ve zamanda anormal kabul edilmesi ihtimal dahilindedir. Zihin ve insan davranışı çok çeşitli şekillerde kendini gösterebilir ve bu durum birey ile ilgili bir problemin olup olmadığı anlamına gelmez. Buna ramen zihinde zaman içerisinde sorunların baş gösterebileceği veya zihinsel rahatsızlıklar yaşanabileceğini de hatırlamak da fayda var. Örneğin, birisi sistematik olarak hem kendine hem de başkalarına zarar veren fikirler veya davranışlar geliştirir ya da gerçek ile fanteziyi birbirinden ayırmada zorluk çekerse, yukarıda bahsettiğimiz durum meydana gelir.  

    Psikolojik problemleri olan kişilerin yaşadığı zorluk ile ilgili sıkıntı, kişinin bu sorunlarının genellikle farkında olmaması olabiliyor. Genel olarak şu yönde ilerleyen bir ilişkidir: problemler ne kadar kötüyse, kişinin kendisi bu problemlerin o kadar az farkına varır. Bunun nedeni, mevzu bahis sorunun zihinde ortaya çıkması ve muhakeme yapması gerekenin de aynı zihin olmasıdır. Bu nedenle bu semptomlara dikkat etmeniz önemlidir.  

    Algılama sistemimiz, “hile” yapma konusunda uzmanlaşmış bir yapıdadır, ancak bu durum aklımızda ciddi bir sorun olduğu anlamına gelmez. Böyle bir durumun olup olmadığını anlamak için, bu ‘hilelerin’ hayatımıza ne oranda yansıdığına bakmak gerekir: yani bu sorunlar ya da ‘hileler’ ne ölçüye kadar bizlere sorun gerçekmiş gibi yaşanır. Örneğin bu hadiseler yalnız başınıza eski bir evde otururken genelde meydana gelebilen durumlardır. Bu gibi durumlarda aklımız kendisini etkileyen tüm uyaranların yoğunluğunu artırır. Sorun, mükerrer bir hale geldiğinde ya da duyduğumuz rahatsızlık herhangi bir anekdotun ötesine geçtiğinde tedirginlik artmaya başlar. Düşüncelerin kısıtlanması, belirli özelliklere sahip olduğunda, sıkıntı çeken bir zihne işaret eder. Bunların en kötüsü ise sabitlemedir. Esnek olmayan veya yoğun duygular kendi içerisinde bir sorun teşkil edebilir. Fakat bunlar gerçeklikten uzaklaştırıldıkları zaman, büyük bir acı kaynağı olabilirler. Bu acı, bireyin saçma sapan bir inanca saplanıp kalması ama bundan uzaklaşmayı becerebilmesi olarak görülebilir. Yani kendilerine yoğun, süreklilik arz eden ve sık sık karşılaşılan sorunlara neden olmaz. Bu durumda çekememezlikten bahsedebiliriz ama eğer bu sabit inanç büyük boyutlarda acı vermeye başlarsa, başka bir düzeyde sorun hakkında konuşulabilir.  

     

    Yayınlama: 12.04.2019
    Düzenleme: 12.04.2019 10:13
    1.132
    A+
    A-
    Bir Yorum Yazın

    Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

    Henüz yorum yapılmamış.