Memleket İsterim

1973 yılında Geyve’nin Alıplar köyünde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Geyve’de tamamladı. Askerlik görevini tamamladıktan sonra Emniyet Genel Müdürlüğünde göreve başladı. Sırasıyla Ankara, Van ve Diyarbakır’da görev yaptı. Çankaya, halen Eskişehir’de İlçe Emniyet Amiri olarak görevine devam etmektedir.

    MEMLEKET İSTERİM

    memleket-isterim-davut-cankaya-

    “Memleket isterim
    Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
    Olursa bir şikâyet ölümden olsun.”Demişti,

    Diyarbakır’lı Cahit Sıtkı TARANCI “Memleket İsterim” şiirinin son mısralarında.

    Kim istemez ki öyle bir memleket. Sabah Dağkapı ciğercisinde kahvaltı yapıp, öğlen Balıklıgöl’de balıklara yem atmak, akşam Mardin’e geçip taş binalar üstünden günbatımının seyrine dalmak. Keçiburcundan Ongözlü’ye bakıp kahve yudumlamak. İnşallah o günler tekrar geri gelecek. Güven ve huzur ortamı tekrar tesis edilecek. O güzelim diyarlarda bulunan, vatanını, bayrağını, devletini, milletini, askerini, polisini düşünen, seven, haysiyet ve onur sahibi tüm insanlarla birlikte tekrar aynı şekilde, aynı mekânlarda birlikte vakit geçireceğiz.

    Hangi kaba koysan oranın şeklini alan iskeletsiz, haysiyetsiz ve onursuz insanlar mutlaka olacaktır. Fakat kimse vatan mevzusunda bu ülkenin birlik ve beraberliğinin bulunduğu kabın dışına çıkamaz. Kimse de vatanın huzur ve sükûnu için hainlere karşı evladını, eşini, anasını babasını geride bırakıp canı pahasına mücadele eden askerinin, polisinin karşısında duramaz. Hainlik yapanı savunup hümanistlik kılıfının içerine girip saklanamaz. Devletin birlik ve beraberliğinin temellerine hendek kazan, güvenlik organlarını patlatma girişiminde bulunan, askerine, polisine kurşun sıkan haini savunan da haindir, kansızdır, haysiyetsiz ve onursuzdur. Cizre’de bodrum kat ininde saklananlar, oraya giden ambulanslara kurşun sıkanlar, yollara hendek kazıp bombalayanlar, askerin polisin teslim ol çağrısına silahla karşılık verenleri şimdi çıkmış birileri katliam var diye savunuyor. Asıl katliam senin kanında var farkında değilsin. “kapalı bir mekândaki 60 kişiyi, silahlı olsalar bile, öldürerek ‘sorunu çözmek’ nasıl bir akıl acaba” yazmış beyinsizin biri. Senin olmayıp var sandığın beynin kapalı mekânda kala kala nasıl kurtlanıp bünyene böyle zararsa, o hainlerinde o kapalı mekân dediğin inlerinde, devlete, ‘silahlı olsalar dahi’ dediğin silahlarıyla kurşun sıkıyorlarsa onlarda bu vatana zarar.

    Bilmem anlatabildim mi?

    Adı Mahsun olup, bünyesi yukarıda bahsettiğim iskeletsizlerden olan bir zat, tweetinde; “Yaralı olan çocukları ve yaşlı insanları ölüme terk etmek hangi dinde yazar? Bu kadar zalim, bu kadar merhametsiz nasıl oldunuz ey Başbakan?” diyenlerden sadece birisi. Şimdi burada hepsini yazıp ortamı kirletmeme gerek yok. Mahsun zat şimdi kalkmış düğününü Los Angleles’ta yapacakmış. Yapsana doğduğum büyüdüğüm topraklar dediğin Diyarbakır’da. Oraya harcadığın parayı ihtiyacı olanları doyurup giydirsen ya. Her şey lafta işte. Ben bizzat şahit oldum ve ilgili yetkili birimleri bu konuda haberdar edip gereğinin yapıldığını biliyorum. “ne olur yardım edin, bırakmıyorlar yiyecek bulalım” diyerek buralara kadar arayıp yiyecek dağıtan askerden polisten imdat bekleyen halkın çağrısına kim kulak verdi. Tabiki devlet verdi. Görev ve sorumlulukları gereği de hep vermeye devam edecek. Ancak şu var ki ihanet eden ve bozgunculuk yapan muhakkak ki her iki cihanda cezasını bulacak.

    Nisa Suresi 107. Ayette “Kendilerine hainlik edenleri savunma. Muhakkak Allah hain günahkârları sevmez. “ buyrulmuştur. Sen de hainlik edenleri savunma. Hainlik edeni ve onu savunanı kimse sevmez. Oralarda bulunan, askerimle, polisimle çatışan, sırp, ermeni, rus, alman, İngiliz, Çinli, Fransız…

    Ve Mehmet Akif ERSOY’un dediği gibi
    “Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ…
    Hani, tâ’ûna da züldür bu rezîl istîlâ!
    Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,
    Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl,
    Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
    Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
    Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz…
    Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
    Sonra mel’undaki tahrîbe müvekkel esbâb,
    Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.”

    Kimileri şimdi içindeki kini, nefreti kusuyor. Ar, haya, haysiyet ve onur perdeleri yırtılmış ekmek yediği vatanına ihanet ediyor. Olayları siyasileştirip tarafını belli ediyor. Yapmayın Allah aşkına. Gün, birlik ve beraberlik zamanı. Vatana ve millete olan aşkını haykırma zamanı. Şehitlere alışma, olayda taraflaşma zamanı değil. Taraf olacaksan vatan ve bayrak tarafında ol. İhanet tarafında değil.

    …Ve dahi diyorum ki; Allah vatanın birlik ve beraberliğini korusun, akılsızlara akıl izan versin. Hainlere cehennemi yaşatsın. Askerimize, polisimize güç kuvvet versin. Amin.

    Davut ÇANKAYA
    09 Şubat 2016 / Eskişehir

    Yayınlama: 08.02.2016
    Düzenleme: 14.02.2016 18:30
    908
    A+
    A-
    Bir Yorum Yazın

    Ziyaretçi Yorumları - 1 Yorum
    1. Mehmet AYDOĞAN dedi ki:

      Davut kardeşim, yüreğinin duyguları kalemine yansımış. 80 milyon vatandaşımızın aynı duyguları yaşamasını, yaşatmasını diliyorum. Bu memleketin Doğulusu, batılısı; kuzeyi güneyi etle tırnak gibidir. Ayrılık isteyenlere Allah fırsat vermesin.