Düşmeyen Kale; Geyve Boğazı

Düşmeyen Kale; Geyve Boğazı

Kurtuluş Savaşında Sakarya

Adapazarı ve Hendek’in milli mücadele döneminde Kuvay-i Milliye’ye katılması 1 Ekim 1919’da olur. Bu karar her tarafa duyurulur ve İstanbul hükümetiyle ilişki kesilir. Geyve Boğazı, Kuvay-i Milliye’nin ele geçirmek zorunda olduğu stratejik önemi çok büyük olan bir geçittir. Dolayısıyla Geyve Boğazı’nın ele geçirilmesi ve sürekli olarak elde tutulması Milli Mücadelenin dönüm noktalarından biri olur TBMM’nin açılışına rastlayan günlerde Ankara’yı çevreleyen birçok yörede olduğu gibi, Adapazarı ve yöresinde de Kuvay-i Milliye karşıtı hareketler hız kazanır ve iç ayaklanmalar baş gösterir. Ayaklanmaların çeşitli nedenleri olmakla beraber, başlıca etken İngilizlerin ve padişahın ile hükümetin kışkırtmalarıdır.

Kuvay-ı Milliye Faaliyetleri ve Karşı Hareketler

Milli Mücadele döneminde Adapazarı ve yöresinin Kuvay-i Milliye saflarına katılması Sivas Kongresi sonrasındaki günlere rastlar. Mustafa Kemal Paşa’ya kabinenin direnmesi halinde İstanbul’a hareket etmeye hazır olduklarını bildirenler arasında Adapazarı Kuvay-i Milliyecileri de vardı, 1 Ekim 1919’da Hendek ve Adapazarı’nın diğer bazı yerlerle birlikte Kuvay-i Milliye’ye katıldıkları haberi her tarafa duyurulur.

Adapazarı’nın İstanbul hükümetiyle ilgisini keserek Kuvay-i Milliye’ye katılması, hükümetin dikkatini buraya çeker. Dâhiliye Vekili Adil Bey kendisine sadık kalan adamları vasıtasıyla ücretli gönüllüler toplayarak Adapazarı üzerine yürümeyi tasarlarsa da, durumu öğrenen Adapazarı Kuvay-i Milliyecileri Arifiye’de gerekli önlemleri alırlar. Adapazarı’nda ilk milli müfrezelerin kurulması için yöre halkından Yüzbaşı Ramiz, Hopalı Yüzbaşı Rauf, Trabzonlu Doktor Raik ve bazı arkadaşları görevlendirilir. Adı geçen Meto Hüseyin ve Mehmet Beylerin yardımlarıyla milli müfrezeler kurarlar. Daha sonra Adapazarı milli komutanlığını üzerine alan Kuşçubaşı Eşref Bey buraya gelir. Yine aynı paralelde Adapazarı, Geyve ve Hendek’te Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurulur ve faaliyete geçer.

Kuvay-i Milliye’nin Adapazarı, Geyve ve Hendek kazalarında gücünü göstermesi, gerek işgalci düşmanın, gerekse işbirlikçilerinin dikkatini çeker, onları karşı önlemler almaya yöneltir. Bu çerçevede Akyazı taraflarında ortaya çıkan Talustan Bey, İstanbul’dan, para ve talimatla gönderilen Hikmetin çabaları başarılı olamaz. Böylece düşmanın Adapazarı ve yöresinde Kuvay-i Milliye’ye karşı giriştiği ilk karşı hareketler amacına ulaşamaz. Ancak düşman yine de bu girişimleriyle yörede 1920 ilkbaharında başlayacak ayaklanmaların tohumlarını eker, ilk provalarını gerçekleştirir.

DÜŞMEYEN KALE: GEYVE BOĞAZI

Geyve Boğazı, Kuvay-i Milliye’nin ele geçirmek zorunda olduğu stratejik önemi çok büyük olan bir geçittir. Dolayısıyla Geyve Boğazı’nın ele geçirilmesi ve sürekli olarak elde tutulması Milli Mücadelenin dönüm noktalarından biri olur. Bu husus itilaf güçlerinin Kuvay-i Milliye’yi yok etmeleri ve Yunan işgalinin genişlemesini sağlamak açısından çok önemlidir. Kocaeli bölgesindeki düşmanın Anadolu içlerine ilerleyebilmesi için Boğazı aşması gerekir, Geyve Boğazı’nın aşılması, aynı zamanda Orta Anadolu Yaylası’nın açılması, Ankara’nın tehlikeye düşmesi anlamına gelir. Bu nedenle Geyve Boğazı haberleşme açısından da büyük öneme sahiptir. Burası Anadolu telgraf hatlarının santralini oluşturur; bu nedenle de Anadolu’yla haberleşmenin Geyve üzerinden sağlanması gerekir.

İtilaf devletlerinin 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgaline girişmeleri Geyve Boğazı’nın işgaline zemin hazırlar. XX. Kolordu Komutan Vekili Yarbay Mahmut Bey XXIV. Tümenin 143. Piyade Alayı ile Eskişehir’e gelerek buradaki müfrezelerle birlikte İngiliz ordugâhını kuşatır ve İzmit’e çekilmelerini sağlar. Sonuçta Kuvay-i Milliye, İngilizleri bir hafta gibi kısa bir sürede Eskişehir’den İzmit’e atar. Böylece Geyve Boğazı Kuvay-i Milliye’nin eline geçer. Milli Kurtuluş Savaşı’nda bir daha hiçbir düşman kuvveti Boğazı aşamaz.

ADAPAZARI-HENDEK AYAKLANMALARI

TBMM’nin açılışına rastlayan günlerde Ankara’yı çevreleyen birçok yörede olduğu gibi, Adapazarı ve yöresinde de Kuvay-i Milliye karşıtı hareketler hız kazanır ve iç ayaklanmalar baş gösterir. Ayaklanmaların çeşitli nedenleri olmakla beraber, başlıca etken İngilizlerin ve padişahın ile hükümetin kışkırtmalarıdır. Kuvay-i Milliyecileri kâfir sayan, öldürülmelerini caiz gören Şeyhülislam fetvası, kanlı bir kardeş kavgasının meydana gelmesinde, birçok kahraman Türk evladının hayatını kaybetmesinde büyük rol oynar. 1920 Nisan’ında tehlikeli bir şekilde baş gösteren ayaklanmalar Mayıs sonlarında bastırılmakla beraber, daha küçük çaptaki hareketler şeklinde yaz sonlarına kadar devam eder.

Adapazarı ve Hendek Ayaklanmaları I. Düzce ayaklanmasının batıya doğru genişlemesiyle baş gösterir. Mustafa Kemal Paşa’dan aldığı emirle ayaklanmaları bastırmak üzere harekete geçen XXIV. Tümen Komutanı Yarbay Mahmut Bey 22 Nisan 1920’de Hendek’te asiler tarafından şehit edilir. Bu olayla birçok değerli subay asilerin eline düşer. Düzce yönünden gelen ve XXIV. Tümen’in dağılmasıyla 22 Nisan’da Hendek’i ele geçiren asiler, ertesi gün Adapazarı yönünde harekete geçerler. Asiler Adapazarı halkı tarafından gönderilen Kanpolat Sait Bey’in başkanlığındaki üç kişilik Nasihat Heyeti üyelerini de öldürürler ve 23 Nisan’da Adapazarı’nı ele geçirirler. Ankara’da TBMM’nin açıldığı gün öldürülen Nasihat Heyeti üyeleri şüphesiz aynı zamanda yeni devletin ilk şehitleri arasında yer alırlar. Bu sırada İzmit Mutasarrıfı İbrahim Hakkı da Adapazarı’na gelir ve davullar çalınarak karşılanır. İbrahim Hakkı halka padişahın selamını getirir ve 150 lira maaşla gönüllü kaydına başlar. Asiler bütün yöreyi ele geçirdikten sonra Geyve Boğazı’ndaki Kuvay-i Milliye’ye de saldırmaya başlarlar.

ALİ FUAT PAŞA VE ETHEM BEY

Yarbay Mahmut Bey’in şehit düşüp, Hendek ve Adapazarı’nın asilerin eline geçtiği sırada, Batı cephesi Kuvay-i Milliye Komutanı Ali Fuat Paşa Bursa’dadır. Durumu öğrenir öğrenmez Geyve Boğazı’nı savunmaya koşar. Üç gün geceli gündüzlü at sırtında geçen bir yolculuktan sonra panik halindeki Kuvay-i Milliyecileri toplayarak Boğazın kuzey girişini savunmaya hazırlar. İstanbul’daki Damat Ferit Hükümeti yöreye dönük emellerini gerçekleştirebilmek için, faaliyetlerini arttırır. 18 Nisan 1920’de Kuvay-i İnzibatiye kararnamesi çıkardığı gibi, son olarak eski İzmit Mutasarrıfı Ahmet Anzavur’u Adapazarı’na gönderir. Padişahın paşalık unvanı verdiği Ahmet Anzavur 10 Mayıs’ta Adapazarı’na gelir ve buradaki asilerle birleşerek gücünü daha da arttır. Ahmet Anzavur 13 Mayıs’ta Kandıra’yı işgal eder ve İstanbul-Ankara karayolunun denetimini eline geçirir ardından Geyve Boğazı’na yönelir. Ahmet Anzavur’un Geyve Boğazı’na 15 Mayıs’ta başlayan taarruzları dört gün sürer. Bu taarruzlar İstanbul’a zafer haberleri olarak ulaştırılır. Bu durumdan cesaret alan Sadrazam Damat Ferit Paşa 19 Mayıs’ta İzmit’e kadar gelir. Oysa gerçekte durum bunun tam tersi olur, bu mücadelede bir Mehmetçik gibi bizzat top basında savaşan Ali Fuat Paşa ve Kuvay-i Milliye’si halife adına milli güçleri yok etmek için saldıran Ahmet Anzavur’un saflarını parçalar.

Ali Fuat Paşa bundan sonra ilk iş olarak başlaması muhtemel Yunan taarruzuna karşı askeri önlemler alabilmek için ayaklanma bölgesini temizlemeyi kararlaştırır. Bölgeye ulaşan Ethem Bey kuvvetlerinin de katkılarıyla asilerin egemenliğine son verir. 23 Mayıs’ta Sapanca, Adapazarı, 26 Mayıs’ta da Hendek tekrar Kuvay-i Milliye’nin eline geçer. Ancak Padişah ve hükümetinin Kuvay-i Milliye karşıtı girişimleri bunlarla kalmaz, daha düzenli ve büyük bir kuvvet oluşturabilmek için 18 Nisan 1920’de Kuvay-i İnzibatiye Kararnamesi çıkarılır. Üç alay halinde kurulan bu kuvvet de bir işe yaramaz, büyük bir kısmı silahlarıyla birlikte Kuvay-i Milliye saflarına katılırlar.

TARAFSIZ YÖNETİM

Bununla beraber Adapazarı ve yöresi bundan sonra da bir süre taraflar arasında el değiştirmeye devam eder. Bu durum Adapazarı eşrafını tarafsız bir yönetim kurmaya yöneltir. Adapazarı ve yöresinde kurulan Tarafsız Nizam varlığını hem TBMM., hem de İstanbul hükümetlerine kabul eder. Ancak Tarafsız Nizam daha çok Kuvay-i Milliyeyle işbirliği halinde hareket etmişti. Sonuçta tarafsızlık bir çözüm getirmemiş, hatta Adapazarı ve yöresindeki Yunan işgalini kolaylaştırmak gibi çok olumsuz bir sonuç da doğurur. Adapazarı’nda Tarafsız Nizam, şehrin Yunan işgalinden kurtarılmasına kadar devam eder.

İPSİZ RECEP’İN BAŞARILARI

Adapazarı ve yöresindeki Kuvay-i Milliye içerisinde Recep Reis (İpsiz Recep) ve hizmetlerinin ayrı bir önemi vardır. Birinci Dünya Savaşı sonlarındaki eşkıyalık ve korsanlık faaliyetlerinden dolayı ölüm cezasına çarptırılmış bir kaçak olan Recep Reis, Milli Mücadele’nin ilk günlerinde Kuvay-i Milliye sarflarına katılmış ve Karakol Cemiyeti tarafından Kefken’e komutan olarak atanmıştı. Kuvay-i Milliye O’nun Milli Mücadele’ye katılmasıyla gerek Batı Karadeniz kıyılarında, gerekse kıyılara yakın iç kesimlerde önemli ölçüde söz sahibi olur. İstanbul’dan deniz yoluyla Anadolu’ya geçebilmek Recep Reis ve adamlarının sayesinde olanaklıdır, takalarla silah ve cephane kaçırması da yine o sayede yapılabilir. Recep Reis kendisine karargâh yaptığı Kefken Adası’nda, adayı ateş altına alan bir Fransız torpidosunu da kaçırmayı başarır. Recep Reis yine gayrimüslimlerin kurdukları çeteleri sindirdiği gibi Yunan kuvvetlerine karşı başarıyla mücadele eder.

RUM VE ERMENİ ÇETELERİ…

Milli Kurtuluş Savaşı’nda Adapazarı ve yöresindeki Kuvay-i Milliye karşıtı hareketler içerisinde işgalci devletlerin kışkırttığı örgütledikleri Rum ve Ermeni çetelerinin de önemli rolleri olur. Adapazarı yöresinde Rum çeteleri özellikle 20.000’i aşkın gayrimüslimin yaşadığı Geyve civarında faaliyet gösterirler. Hâkim bir tepe üzerinde kurulan 1.200 hanelik Ortaköy, Rum çeteciliğinin merkez üssü konumundadır. Ortaköy Rum eşkıyası, XXIV. Tümen Komutanı Mahmut Bey ve Geyve Kaymakamı Hamdi Namık Bey (Gör)’in çabalarıyla ortadan kaldırılır. Mustafa Kemal Paşa., Mahmut Bey’e bir telgraf çekerek bu başarısından dolayı kendisini tebrik eder. Yine Adapazarı’nın Kuzeyindeki Fındıklı, Aşağıköy ve Kantarköy mahallelerinden oluşan Fındıklı Rum köyü de Rum çeteciliğinin merkezlerinden olur. Avadis, İşavri ve Yorgi Adapazarı ve İzmit yöresindeki Rum çete reislerinin başında gelirler.

Geyve yöresinde Rum çetelerinin yanı sıra, Ermeni çeteleri de etkin olurlar. Yine Adapazarı’nın kuzeyindeki Firuzlu, Ermeni Cedit, Damlık Ermeni köyleri de Ermeni çeteciliğine sahne olan köylerin başında gelirler. Adapazarlı Kuvay-i Milliyeciler bu çeteleri sindirdikleri gibi İzmit yöresinde terör estiren çeteleri ortadan kaldırmakta da etkili olurlar. Örneğin 1920 Temmuz’unda 50 kadar Adapazarlı genç, İzmit yöresinin en acımasız ve en büyük çetesi olan Ermeni Donik çetesini Arslanbey köyüne yaptıkları bir baskınla ortadan kaldırırlar.

HAZIRLAYAN:Ali AKTAŞ-Bizimsakarya

 

Yayınlama: 21.06.2019
Düzenleme: 25.06.2019 14:16
6.261
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.