Kahraman Türk Anaları
KAHRAMAN TÜRK ANALARI
Cennet’i ayaklarımızın altına seren başımızın tacı ,gözümüzün nuru analarımız ,anne adayı bacılarımız , kızlarımız !!!
Özür dileriz… Özür dileriz… Özür dileriz…
Sadece yılın bir gününde ticari çıkarlar adına hatırlandığınız için;
Reklam amacıyla, bir meta gibi kullanıldığınız için;
Adınız anılarak kovulduğunuz için;
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu TBMM çatısı altında ,kutsal isminiz “ana” zikredilerek sinkaflı sözler yediğiniz için;
Hatta O’nu destekleyerek teselli eden hemcinslerinizi gördüğünüz için;
Dövüldüğünüz ,sövüldüğünüz ,tacize uğradığınız ve öldürüldüğünüz için…
Tüm bunlara rağmen;
Ciğerparen şehidini toprağa verirken dahi “onları sevindirmeyeceğim ,ağlamayacağım, vatan sağolsun” diyebiliyorsunuz.
Toprak gibi üretken ,cömert ve toprak gibi vefalısınız.
Vakarla dimdik ayakta kalıyor, yıkılmıyorsunuz.
Bu ne büyüklük…
Bu ne metanet…
Çünkü her biriniz bir Nene Hatun ,Halide Onbaşı ,Nezahat Onbaşı ,Şerife Bacı ,Kara Fatma, Halime Çavuş… Ve adını sayamadığım adsız kahramanlarsınız.
Sizler, mensubu bulunduğunuz Türk Milleti’nin Kahraman Türk analarısınız !!!
Ama sizleri en çok, Terör Örgütü ve Elebaşı Bebek Katili’yle yapılan pazarlıklar ve alınan talimatlar yaralamaktadır.
Şehit Astsubay İlhan Hamlı’nın annesi 76 yaşındaki Bedriye Hamlı annemizin sözleri bunu çok açık ve net olarak ortaya koymaktadır:
“Tek isteğim terörist başının yakasına yapışıp şehidimi istemek. Ne kan aksın istiyorum ne de terör sürsün istiyorum. Kimse ölmesin. PKK düşmanımız, Kürtler kardeşimiz. Sadece İmralı tavizine ve müzakerelerine ‘hayır’ diyorum” diyor.
Üzülmeyin Şehitlerimin ve bizlerin anneleri !!!
Oğullarınız ölmedi . Bakara süresi 154. ayette açıklandığı üzere; “Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Bilakis onlar diridirler,fakat siz hissedemezsiniz.”
Asıl ölüler, bizleri bu hallere getiren, yaşadıklarını zanneden ölülerdir.
Kişiyi, hiçbir karşılık beklemeksizin, candan seven tek insansınız sizler. Anne dışında hiçbir canlı, hiç kimseyi karşılıksız sevmemektedir.
Bizlerin sadece bir günü değil ,her günümüz bir Anneler Günü’dür.
Şehit annelerimin ve tüm annelerin sadece ellerini değil, ayaklarının da altından öpüyorum.
Bağrı yanık Canım Annelerim !!!
*****
Suriye’de yaşananlara, insan olarak üzülmemek elde değil. Orada da bebeler sakat kalmada ve ölmede.
Başbakanımız tıpkı Davos’taki “van minüt’e” benzer şekilde dünün dostu ,bugünün düşmanı Beşar Esad’a sesleniyor:
“Ey Beşar Esad, vallahi bunun hesabını vereceksin. Başkalarına göstermediğin cesareti, ağzında emzik olan kundaktaki bebeğe göstermenin bedelini çok ama çok ağır ödeyeceksin.”
Ben de; “Ey Başbakanım! Bizim emzikli bebelerimizin bedeli nasıl ödenecek?”
Devam ediyor Başbakanım:
“Allah izin verirse bu caninin, bu katilin dünyada hesaba çekildiğini görecek ve bundan dolayı da hamd edeceğiz.”
Ben de; “Allah izin verirse Bebek Katili ve eli kanlı teröristlerin bu dünyada hesaba çekildiğini görecek miyiz? Bundan dolayı da hamd edebilecek miyiz”? Diye bir vatandaş olarak öğrenmek istiyorum.
Beşar Esad’la Bebek Katili’nin arasında ne fark vardır?
Kurban olduğum atalarım ne de güzel söylemişler. “Cuk diye oturmak” bu olsa gerek:
“Tencere dibin kara, seninki benden kara”…
*****
Akil denilen aklıevvellerden, önceki yazımda bahsetmeme rağmen ,henüz icraatlara başlamamışlardı.
Şimdi görüyoruz ki;
Kimileri süt dökmüş kediler gibi başları önde,
Kimileri elektriğe tutulmuş gibi yerinde hoplamakta ,zıplamakta ,alkışıyla da kendilerini haklı göstermeye çalışmakta,
Kem küm etmekte, sorulan sorulara cevap verememektedirler.
Anlatacak bir şeyleri yok ki neyi açıklasınlar.
Hem, bunu niçin halkın karşısında anlatmıyor da kapalı kapılar ardında yapıyorsunuz?
Barış süreci…
Savaş yok ki barış olsun. Kimin kimle savaşı?
Sayıları iki binleri bulan bir avuç teröristle mi barışacağız?
Neyin barışı? Onlarla ancak görülecek hesabımız olur.
Akil denen ihanetin taşeronları ,satılmış kalemler ve medya, bu hesaba sizler de dahil oldunuz. Türk Milleti, vicdanında sizleri layık olduğunuz yere yerleştirdi.
Meğer ne çok hainimiz varmış .Öz vatanımızda kendi insanımız tarafından ötekileştirilmek, zulüm görmek değil de nedir?
“Bir gün Bayburt’a senfoni orkestrası gelir. Tüm Bayburt halkı bu konseri izlemek için davetlidir. Konseri merak eden Bayburtlular salonu hınca hınç doldurur. Konser sonunda bir gazeteci, Bayburtlu bir vatandaşa senfoni konserini nasıl bulduğunu sorar. Bayburtlu cevap verir: “Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi”…
Bizim senfoni orkestramız konserlerine hala devam etmektedir. Her konser de olduğu gibi bu konser de mutlaka sona erecek. Türk Milletine reva görülenler son bulacaktır.
Onun için atalarımız ,“zulm ile olunmaz”, “zulm ile âbâd olanın ahiri berbat olur”, “zulüm payidar olmaz” sözeriyle bu gerçeğe işaret etmişlerdir.
Cemalettin DİNÇER
Eğitimci yazar