Fatma Bal’ın Kaleminden;”EMEKHANE”

Fatma Dişli kimdir? 1972 yılında Sakarya ili, Geyve ilçesi, Alifuatpaşa kasabasında doğmuştur. Cumhuriyet ilkokulu ve ardından Alifuatpaşa ortaokuluna gitmiştir. İstanbul’da Çamlıca kız lisesi, sonrasında İstanbul üniversitesi, İngilizce İşletme fakültesini bitirmiştir. 2013 yılında İngilizce işletme yüksek lisansı yapmıştır. Halen İstanbul’da, Hazar Eğitim kültür ve Dayanışma Derneğinde gönüllü olarak,sosyal sorumluluk faaliyetlerinde çalışmaktadır. İki kız çocuğu annesidir. e-mail:[email protected]

    EMEKHANE

    Çocukluğumun en uğrak mekânlarından biriydi. Okulumun hemen yanı başındaydı. Kasabalıya göre adı “Halı hane”, bana göre emek haneydi. Genç kızların göz nuruyla parmak uçlarındaki hünerin buluştuğu adresti orası.

    İlmek ilmek dokunan halılara harcanan emek alelade bir emek değildi. İğneyle kuyu kazmak misali, incecik ipliklerle metrekaresini bilmediğim halılar dokunurdu. Hele ipek halılar! Saraylara layık halılardı. Klima mı var o zaman! Yazın kızgın sıcağında, 10-15 genç kız bir arada, çok da büyük olmayan bir dükkânın içinde.

    Resim çizen bir ressamı seyreder gibi seyrederdim onları. Ressamın boyalarının yerini rengârenk iplikler almıştı sadece. Kartonlardaki desenleri önlerine koyar, hiç şaşırmadan bir taraftan sohbet eder, bir taraftan ilmek atarlardı. Yaz tatillerinde, yanlarına oturur, saatlerce kalkmazdım. Çoğu kuzenimin arkadaşıydı zaten.

    Zekâlarına becerilerine hayran olurdum. Binlerce ilmek bir araya gelir ve harikulade bir tablo ortaya çıkardı. Hayran olmamak mümkün mü? Ablalara çok ısrar ederdim, tek bir ilmek atmama izin verirlerdi, sağ olsunlar. Nasıl hoşuma giderdi her halıda bir ilmek te olsa payımın olması.

    Piknik tüpünün üzerinde demlenen çay ve teypten yükselen arabesk müzik emek hanenin olmazsa olmazlarıydı. Aşk, hasret, ayrılık acısından başka bir şey anlatmayan bu müzik benim içimi karartırdı. Haksız da sayılmazdım. O yaşımda bu duyguların bende hiçbir karşılığı yoktu ki… Aşktan anladığım Heidi ve Peter’den öte bir şey değildi. Hepsi bu! Hâlbuki genç kızlar sabahtan akşama kadar bıkıp usanmadan bu şarkıları dinlerdi. Bir taraftan da o duygular ilmek ilmek halılara işlenirdi sanki…

    Rahmetli babaannem radyodan sadece haber ve türkü dinlediği için müzik dağarcığım “ Anan var mi dur baban var mi dur,  seni bağa methettiler, asli var mi dur” türküsünden öteye geçememişti. Halı hanede işittiğim “Bir kulunu çok sevdim, O beni hiç sevmiyor, kalbimi Ona verdim, artık geri vermiyor.” gibi şarkı sözleri boyumu aşıyordu gerçekten. O yüzden olsa gerek ilkokulda  “Ayva Çiçek açmış, yaz mı gelecek” türküsünü öğrenince çok mutlu olmuştum. Oh be demiştim. Ayva, bizim ayva, Geyve ayvası…

    Ayva demişken, emek demişken, kışın dondurucu soğukta, yazın kavurucu sıcakta bağlarda, bahçelerde, tarlalarda emek veren, rızkını helal yoldan kazanmak için ter döken çiftçilerimizi de unutmamak lazım öyle değil mi? Allah hiçbirinin emeklerini zayi etmesin. Çalışmalarının karşılığını versin inşallah.

    Tarlalardaki emeğe ilk tanıklığım dört yaşındayken, Geyve’de tarlamızda pancar sökülüşünü izlememle başlamıştı. Annem, rahmetli büyük yengem, gelinleri toplanmış, elleriyle pancarları topraktan sökmeye koyulmuşlardı. Muhteşem bir görüntüydü… Söktükten sonra pancarın kökünde kalan taze nemli toprağın resmi hafızama kazınmış. Ne sandınız, toprak öyle hemencecik vazgeçer mi besleyip büyüttüğünden! Vefalıdır toprak, zor ayrılır sevdiğinden…

    Ana babaları tarlalarda, kendileri halı hanede ter döken, emek veren genç kızlarımızla geçti çocukluğum. Hep çalışan insanlar gördüm. Ya elma topluyorlar, ya ayva. Ya üzüm hasadındalar ya da pancar. Ya çapa yapıyorlar, ya gübreleme yapıyorlar. Ağustosun kızgın sıcağında fındık toplayanları daha anlatmadım bile… Hele bir Ağustos gelsin, o vakit.

    Büyükşehirlerde bile kadın şoförlerin nadir olduğu zamanda, kasabamızda traktör sürüp, kasasına kadın işçileri doldurup, bağa bahçeye taşıyan ablalar vardı. Bizim buraların kızları becerikli, akıllı, çalışkan. İtirazı olan yoktur sanırım. Oturan, tembellik eden yok! Ne demiş atalarımız? “Emeksiz aş olmaz.” he le “ Zahmetsiz rahmet hiç olmaz.” Daha üstüne ne denir ki! “Allah rahmetini bereketini eksik etmesin.” duasından başka…

     FATMA DİŞLİ BAL

    Yayınlama: 01.05.2017
    Düzenleme: 02.05.2017 09:52
    886
    A+
    A-
    Bir Yorum Yazın

    Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

    Henüz yorum yapılmamış.