Deste Deste Gül..

Sarkıtların dilinde gizli, dünsüzlüğün zılgıt yiyen fecri,

Zanlar asrın kâhinine sorarken dünün yarın mealini,

Zamkla birleşiyor kir ve kin,

Nahoş fısıltılar yansız zamanda yanlı bir aman,

Mürşit belgelerde saklı sair hikâye…

 

Zahmetsiz mülkiyeti biz fanilerin… Akla zarar ve göstermelik bir beyan.

 

Sızısız doğum misali eğer ki doğmayı reddederse gün.

 

Karanlığın adetten, aydınlığın ise ayetten yansıması: Güneşi balçıkla sıvama kaygısına rest çekip münafık gölgelerin, destur bellediğimiz iyi niyete de sahip çıkmak ve ıslah etmek nefiste körelmesine izin vermeden ruhun.

 

Gölgelerden kaçan belki de karanlığın aydınlığa ihaneti ve düşmanlığı hele ki dolduruşa gelen cahil tayfasının da yankısına mazhar ise evren.

 

Yalıtıldığımız varsayılsa da yalanların doğrularla münasebeti neticesinde, en aykırı söylem bile kabul görüyorsa o münafık kâhinlerin de baş tacı olmuş olması sebebiyet teşkil eden yine de akça pakça doğruların gün yüzüne çıkacağı günü sabırla beklemek.

 

Mahremin kayıtsız şartsız her ihlal edilişinde ve yine dolduruşa gelen halkın zaman zaman bir kazanım bildiği yanık ve yenik lehçesi yine iblisin başı çektiği ama İlahi bir kazanıma da yol açarken onca yalan.

 

Bizler ki yanılmanın da yansıyan doğru ölçekli yalanların da çok yakınında ya da uzağında addedilen ve dolayısıyla da cahilin hali gıybeti getirirken…

 

‘’Gıybet etmek insan öldürmekten daha şiddetlidir. Gıybet kelamın en kötüsüdür ve İslam’da otuz zinadan daha şiddetli haramdır.’’(Alıntı)

 

‘’Kurtuluş yolunun güzergâhı yine bildik bilmedik deme özrüne de karşı çıkmadan, bu yolun Allah’ta ve Allah’la daim beraber olup, nefsine muhalefet etmek olduğunu, bunun sonucunun da ruhun güneşinin batıdan doğduğunu söyler Mısri Niyazi Hazretleri.’’(Alıntı)

 

Denen odur ki: İlk uyanan insan nefsidir hele ki söz konusu olan, vücut şekliyle dirilmek ise.

 

Ölmeden önce ölü makamına yükselen kişi nefsinden öylece arınır ki ve yine Allah’ın ismi battığı yerden yeniden doğar.

 

Bir diğer deyişle: İsteğe bağlı ölüm öyle ki sahibi ebediyen ölmez. Dünya sevgisini gönülden atınca, ölümün verdiği acı olsun elem olsun asla zuhur etmeyecektir. Ve elbette korkudan da eser kalmayacaktır.

 

Kinayelerin babında bir suret belli ki, iyiliğin çirkinle mücadelesi ve saf tutan ana damarın büzülmesine asla mahal vermeyeceği ise tek gerçek yine yüce Yaradan’ın.

 

Koşulların koşut, yanların yansız, ilahların da destursuz kaybına asla yas tutmayacak gölgesi aydınlık yarınlar.

 

Nabzını tuttuğumuz evrene atıfta bulunmak belki de karanın müdahili semiren bir egoyu da pespaye bir gülüşle ödüllendirmek.

 

Akla zarar, hilesiz hurdasız gün doğumunu meşk eylemeden sokmak yerin dibine tıpkı ilim gibi tıpkı âlim gibi tıpkı zuhur eden teselli gibi yine tecellisi sadece Hakkın nazarında ve külliyesi de bilinçaltında saklı.

 

Zanlar nasıl ki mercek altında, Haktan yansıyan o İlahi Işığın bir nüvesi belli ki yürekte açan her çiçek ve deste deste gülün dile geldiği bahçenin rahmeti bol toprağında şakıyan bülbül ile aşkını İlahi Varlığa sunan biz fanilerin erip ereceği tek mertebe.

 

Soytarı bir kazanım aslında asılsızlığın cehalet erbabı söylemlerinde bir buse tadında yine meleklerin kayıt altına aldığı amel ve duygu bütünlüğü. Kerelerce yanıldığımıza vakıf hele ki kulluğumuzdan da taviz veriyorsak vay halimize.

 

Yayınlama: 06.09.2018
Düzenleme: 06.09.2018 12:13
2.510
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.