Çok Bilmiş Olasım Var.

Çok Bilmiş Olasım Var.

güven hasbaşTürkiye tarihinin en kritik dönemlerinden birini yaşıyor. Bir başka deyişle kritik süreçlerinden biri daha yaşanıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı yıpratmanın tam zamanı olduğunu düşünenlere göre “Uzun adam kısa adamı tasfiye etti” Kimine göre“dostmodern darbe” kimine göre “Sarayın darbesi”

Bana göre ise Cumhurbaşkanını halkın seçtiği gün sonucu belli olan süreç işliyor.

Ne demek istediğimi birkaç soru ile anlatmaya çalışayım.

Ahmet Davutoğlu kimin işareti ile genel başkan seçildi? Ya da bir başka şekliyle soralım aynı soruyu; Davutoğlu kimin genel başkanı?

Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı yarışına girdiğinde seçim meydanlarında ne demişti; “Farklı bir Reis-i Cumhur olacağım” “Kimse benden oturmamı beklemesin”, Bakanlar Kurulu’na başkanlık edeceğini falan o günlerde de deklare etmişti hatırladığım kadarıyla…

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun bırakıyor yerine başka bir ismin geçecek olması bugünün mevzusu değil anlayacağınız.

Davutoğlu döneminin bitişi aynı zamanda yeni bir dönemin başladığının hatırlatmasıdır.

Cumhurbaşkanını halk seçtiği gün bu ülkede hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının yeni bir tekrarıdır bugün yaşanılan…

Davutoğlu döneminin bitişiyle birlikte bir makamın etkisizliği tescillenmiş olmakla beraber, yeni bir sistemin daha etkin olacağının göstergesidir.

Cumhurbaşkanı ile Başbakan görüşmesinin ardından yaşanan olay bir kelle alınması hikâyesi falan değildir anlayacağınız…

Şimdi Türkiye’nin “sözde demokratları” Davutoğlu’nun gidişinden kendilerine pay çıkarmaya çalışıyor. Oysa sözde demokratlar Davutoğlu’nun gelişini de, Cumhurbaşkanını halkın seçtiği anda yaşanacakları çok iyi biliyordu.

Sözde demokratlar hedeflerinin merkezine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı alacak ve vurmaya başlayacaklar. Onlar vurdukça Erdoğan güçlenecek ve ardından beklenen gün gelmiş olacak.

Sistem tartışması alevlenecek ve vatandaştan sistemi oylaması istenecek. Sözde demokratlar kendi güçlendirdikleri isme karşı sistem değişikliğinin zarar vereceğini anlatmaya çalışacaklar. Ancak yine çok geç kalmış olacaklar…

Tıpkı bugün Ahmet Davutoğlu’nun gidişi üzerinden prim yapmak istemeleri gibi.

Ak Parti’de kimin genel başkan olacağının kamuoyu açısından çok önemi yok. Parti içi dengeler bağlamında önem taşıyor yeni genel başkan…

Çokbilmiş olasım var bugün derken aslında kehanette falan bulunmadığımı bilesiniz. Oyun kurucu Recep Tayyip Erdoğan olduğu müddetçe ne sözde demokratların tepkisi sonucu değiştirebilir ne de parti içinden kimse yaşananlara karşı çıkabilir.

Buraya kadar yazdıklarımın özeti “Güçlü Başbakanlık” modeli, 21 Ekim 2007 referandumuyla kâğıt üzerinde, 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimiyle de “fiilen” bitmişti. Bugün yaşananlar sadece yukarıda belirttiğim tarihlerin yeniden hatırlatılmasıdır. Başkanlık sistemi resmiyette uygulanmasa bile fiiliyatta uygulanıyor.

Yerel siyasete etkisi

Ak Parti’de Ahmet Davutoğlu döneminin sona ermesi elbette genel siyasette olumlu/olumsuz etkisi olacaktır. Ancak bizi ilgilendiren bir başka boyutu yerel dengelerde değişiklik olacak mı?

Kuşkusuz yeni genel başkanla birlikte yerel aktörlerin güç dengesinde ciddi değişiklik olacaktır. Genel başkan olması muhtemel isimlerden olan Binali Yıldırım döneminde Şaban Dişli çok etkin bir isim olacaktır. Dişli’nin parti yönetiminde ve kabinede yer alması kuvvetle muhtemeldir.

Ayhan Sefer Üstün’ün genel başkan yardımcılığı kongrede sona erecektir. Teşkilatlarda falan hızlıca bir değişimin olacağı kanısında değilim. Ancak gücün değişmesiyle birlikte parti içinde de taraf değiştirenler olacaktır. 

Yayınlama: 05.05.2016
Düzenleme: 09.05.2016 20:26
613
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.