Bir Yüreğe Kaç Darbe Sığar!
BİR YÜREĞE KAÇ DARBE SIĞAR!
1960 ve 1971 darbelerini görmedim, henüz doğmamıştım. 80’de ise küçük bir çocuktum. Evimiz siyasetin çok konuşulduğu bir ev olduğu için, haliyle darbenin de çok konuşulduğu bir evdi. İlginç olan, 80 darbesinden daha çok 60 darbesinin konuşulmasıydı.
Babaannem her defasında ıslak gözlerle Adnan Menderes’in idamını konuşurdu oğullarıyla.
Küçük bir çocuk olarak, büyüklerin dünyasında olmak elbette bana çok şey kazandırdı. Çok fazla konuda bilgi sahibi oldum erken yaşta. Ama aynı zamanda da küçücük omuzlarıma yükler de bindirdi. 60 darbesinin yükü, o yıllarda doğmamış, yaşamamış olmama rağmen omuzlarımdan hiç inmedi. Hatta kimi geceler ağladım, tanığı olmadığım yıllar, insanlar için…
Bu kadar küçük yaşta, bir konu hakkında safınızı tuttuğunuzda, artık o saf sizin için kalıcı oluyor, hatta inancınız daha da sağlamlaşıyor. 28 Şubat’ta, 27 Nisan’da omuzlarıma yine bindi çocukluk yüküm. Daha da ağırlaştı, ümidim azaldı, çoğu zaman karamsar oldum… 28 Şubat tam olarak anlaşılabilseydi, mağdurlarının neler çektiğine yeteri kadar empati yapılabilseydi çok şeyler farklı olabilirdi bugün diye düşünüyorum.
15 Temmuz gecesine “ darbe girişimi”, “ darbe kalkışması”, “ darbe teşebbüsü” gibi isimler kondu. Benim zihnimde, yüreğimde ise adı “ darbe” oldu. O gece 25 yıllık komşumuz, mahallemizin muhtarı darbeciler tarafından şehit edildi. Vatansever bir insan olarak, sorumluluk sahibi bir muhtar olarak olanlara engel olmaya çalışıyordu. Ambulans gelmesine izin verilmediği için kan kaybından öldü, geride iki küçük çocuk bırakarak…
Onun cenazesi gittiğim ilk şehit cenazesiydi desem beni ayıplamazsınız değil mi! Türk bayrağına sarılı tabutu evinin önüne geldiğinde gözyaşları sel oldu. Tekbir sesleri sokakları çınlattı. 70’li yaşlardaki anne ve babasının metaneti görülmeye değerdi. Mahallemizin diğer iki şehidinin de abdest alıp, iki rekat namaz kılıp evden çıktığını söyledi yakınları. Vatan, millet diyerek koşmuşlar.
Yukarıdaki resim, O ve diğer şehitler için mahalleye asılmış bir afiş. Her gün önünden geçtiğimde, peygamber efendimizin kollarını açmış, şehitleri karşıladığını hayal ediyorum ve gözyaşlarımı tutamıyorum. Ne şerefli bir makam, ne mukaddes bir buluşma…
O günden beri her an, her aklıma geldiğinde dua etmek ihtiyacı duyuyorum. Hep beraber şu duaya amin deriz değil mi? “ Allah’ım! Vatanımızı, milletimizi koru. Üzerinde oynanan oyunlara fırsat verme. Birliğimizi, dirliğimizi muhafaza et. Cennet vatanımızı selamette kıl. Şehitlere rahmet, gazilere şifalar nasip eyle. Çoluk çocuklarına babalarının eksikliğini hissettirme, yollarını açık et.”
Fatma BAL