Bakarsanız Adı Pilav, Görürseniz Adı…..

Fatma Dişli kimdir? 1972 yılında Sakarya ili, Geyve ilçesi, Alifuatpaşa kasabasında doğmuştur. Cumhuriyet ilkokulu ve ardından Alifuatpaşa ortaokuluna gitmiştir. İstanbul’da Çamlıca kız lisesi, sonrasında İstanbul üniversitesi, İngilizce İşletme fakültesini bitirmiştir. 2013 yılında İngilizce işletme yüksek lisansı yapmıştır. Halen İstanbul’da, Hazar Eğitim kültür ve Dayanışma Derneğinde gönüllü olarak,sosyal sorumluluk faaliyetlerinde çalışmaktadır. İki kız çocuğu annesidir. e-mail:[email protected]

    BAKARSANIZ ADI PİLAV, GÖRÜRSENİZ ADI…

    Ülkemizde uzun zamandır misafirlerimiz var biliyorsunuz? Misafir dedim gerçi ama bizim kültürümüzde hoş bir şey vardır. Misafirliği üç günden fazla sürene “ Sen artık misafir değilsin.” deriz şakayla karışık. Doğrusu onlarda değil artık. Komşumuz, kardeşimiz onlar…

    Derneğimizde “Türkçe dersine ve Sosyal uyum programına” katılan ailelerden birinin iftarda konuğuyduk. Nasıl misafirperverler anlatmaya kelimelerim kifayetsiz… İki odalı evlerinde ağırladılar bizi. Altı çocuk ve anne baba, bu evi saraya çevirmişler. Saray dediysem, eşyanın hükümdar olduğu saray değil… Yüreklerindeki samimiyet, yüzlerindeki gülümseme nice saraylarda yok! Nice içi eşya dolu, çok odalı, çok katlı evlerde yok!

    Nitekim bir evi ev yapan, içindeki eşyaların pahaca değeri değil ki! O evi yuva gören bireylerin birbirine verdiği değer… O yüzden değil midir ki yer sofrasından bir tas çorbayla huzur içinde kalkanlar da olur, krallara layık sofralardan yediği lokmalar boğazına dizilmiş bir halde kalkanlar da…

    Ev sahiplerimiz tertemiz, düzenli, emek verilmiş bir sofra hazırlamışlar. Sofrada herkesin bir emeği, bir el lezzeti var. Hele pilav… Baktığınızda sanırsınız ki Suriye pilavı. Safranlı, fıstıklı, etli… Lezzetli mi lezzetli… Oysa görürsünüz ki kardeşlik pilavı bu… Kardeşliği tesis eden ise yürekleri yakınlaştıran, bizleri birbirimize kardeş kılan Rabbimiz! Ne kadar şükretsek az!

    Görseniz sanırsınız ki kırk yıllık komşuyuz… Evdeki muhabbet, hele evin gençlerinin bendir çalıp ilahiler, türküler söylemesi yemeklerin lezzetine lezzet kattı. Hem midemiz hem ruhumuz doydu. Birbiriyle konuşurken gözlerinin içi gülen kardeşlerin, bir taraftan çalıp, bir taraftan Türkçe eserler söylemesi, görmeye değer bir ziyafetti.

    Ziyafetin sadece yemek sofrasında olmadığını, yeme içmede olmadığını da ispat ettiler bize. Ziyafet bitti mi? Hayır! Yeme ziyafeti, müzik ziyafeti olur da ibadet ziyafeti olmaz mı güzel bir Ramazan gecesi? Cemaat olup namaz kılmanın güzelliğini de yaşadık hep beraber. Anadilleri Arapça olur da tilavet güzel olmaz mı?

    Hani “Niye ülkemizdeler? Gitsinler, yok şöyle, yok böyle…” diyenler var ya… Böyle bir Ramazan akşamı yaşasalar, beraber iftar açmanın lezzetine varsalar, hep beraber onları da bizi de yaratan Rabbimiz için secdeye varsalar, beraber el açıp, hem onların ülkesi hem bizim ülkemizin geleceği için dua etseler… Onların gözlerindeki ışıltıyı, yüreklerindeki sevinci görseler… Hala aynı şeyi söylemezlerdi, hiç sanmıyorum.

    Bakanlardan değil, görebilenlerden olabilmek duasıyla, sona yaklaşan Ramazan ayınız hayırla bereketle dolsun, bayrama ulaşsın inşallah. Allah, yediğimiz lokmayı, kokladığımız çiçeği, bastığımız toprağı, dokunduğumuz yüreği görebilenlerden olmayı nasip eylesin inşallah…

    FATMA DİŞLİ

     

     

    Yayınlama: 09.06.2018
    Düzenleme: 13.06.2018 00:07
    996
    A+
    A-
    Bir Yorum Yazın

    Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

    Henüz yorum yapılmamış.